2021.02.22 07:23
Sakın ha iktidardakilere doğrudan “sarhoş” demeyin, hemen dava açarlar. İktidar sarhoşluğu deyince de bunun alkol kullanımıyla alakası olmayan bir deyiş olduğunu hemen hatırlatın. Çünkü sarhoşluk, sadece fazla miktarda alkollü içecek tüketiminden kaynaklanan durum değildir, başka sebeplerden dolayı da sarhoşluk söz konusu olabilir ve bu duruma yine “saldırganlık, mutluluk duygusu, duyularda, hareketlerde, konuşmada bozukluklar” filan eşlik edebilir.
Yükseklik sarhoşluğu, zirve sarhoşluğu vardır mesela… Dağcılar arasında sıklıkla rastlanırmış. Yükseğe çıkınca oksijen eksikliğindendir sanırım. İktidar olunca da zirvede olursun, öyle hissedersin misal. Peki, insan kafadan darbe alınca da sarhoş gibi olabilir mi? Hayır, buna sersemlik deniyor tabii ki.
İktidar sarhoşluğunun özelliklerini tek tek ele alacak olursak:
► Saldırganlık?” Sadece fiziki şiddet değil, önüne gelene hakaret üstüne hakaret, kendisine yönelik en ufak uyarıyı hakaret sayıp yine hakaretlerle naralar atıp racon kesmek…
► Mutluluk duygusu?” Aya gidiyoruz mutluluğu en son duygularıydı. Mutludurlar, çünkü zaferlerden zaferlere koşmaktadırlar, en büyük onlardır. Ve bütün bunların yalancı mutluluk veya yalancının mutluluğu olduğunu söylediğinizde ise “saldırganlık” özelliği devreye girer.
► Duyularda, hareketlerde, konuşmada bozukluklar?” Bu konuda mesela “”Salgının olduğu bir dönemde kongre yapıyoruz ve Rize’de salon lebaleb dolu” cümlesini örnek verince bile başınıza bela alabilirsiniz. (Ama hiç olmazsa Ahmet Tan’ın Cumhuriyet’teki yazısından şu cümleleri tekrarlayabilirsiniz: “‘Herkes Osmanlıca öğrensin’ talimatı uyarınca, partililer ‘leb’in dudak; ‘lebaleb’in ‘dudak dudağa’ anlamına geldiğini ve lanet virüsün de ağızdan geçtiğini biliyorlardı. Tınmadılar. Reyiz’in salonların tıklım tıklım, dudak dudağa dolmasından duyduğu mutluluğu ilan edip durması bundandı.”)
Kısacası iktidar sarhoşluğu yukarıdaki örneklerde gördüğümüz gibi bir şeydir ve zaten her gün bir başka boyutuyla tanıklık etmekteyizdir. Ama ayrıca “derinlik sarhoşluğu” da var. Dalgıçlarda görülürmüş. Derin sularda aletli dalış yapılırken meydana gelen bilinç bozukluğuymuş. İktidardakiler bir vakitler “Stratejik Derinlik” deyip Ortadoğu’ya İhvancılık aletiyle dalış yaparken benzer bir duruma maruz kalmamışlar mıydı?
Son anket sonuçlarına göre alacakları oy en fazla yüzde 34 civarında ve hâlâ böyle iktidardalar. Bir hatırlayın bakalım, AKP yüzde kaç oyla “ezici ve ezenlerin çoğunluk partisi” haline gelmişti? Kurulduktan yaklaşık bir yıl sonra 2002 genel seçimleri yapılmış, 365 milletvekili çıkararak tek başına iktidara oturmuştu. Yüzde 34,28 (aslında seçime katılım dikkate alındığında yüzde 25) seçmen oyuyla Meclis’in tam yüzde 65’ine hâkim oluvermişti. Üstelik seçim sistemi yüzünden seçmenlerin yarısına yakınının (yüzde 45) oyları Meclis’te temsil edilmiyordu.
Evet, şimdiki anket sonuçları da yüzde 34 civarında ve işte bu yüzden iktidara daha sıkı sarılıyorlar. Çünkü madem anketler böyle hemen seçime gidelim, kaybedersek iktidarı verelim demiyorlar ki.
İktidar sarhoşluğundan beterinin muhalefet sarhoşluğu olduğunu ise anketler sayesinde ve yaşayarak öğrendik. Sığ sularda bir nevi derinlik sarhoşluğu yaşamaktalar. Ana Muhalefet CHP, milliyetçiliğin ve dindarlığın sığ sularında bir nevi “stratejik derinlik” bulmaya çalışıyor. Kendisi “sağcılık-solculuk bitti” diyor ama seçmenlerinin önemli bir bölümü ise onu hâlâ laik ve belki de solcu sanıyor ve bu yüzden oy veriyor. CHP’nin solu kesilince, soluğu kesilmiş olsun, ne gam! C‘H’P’nin “Halk”ı kaybetsin, ne gam! “Partisi” anketlerde kazanıyormuş işte.
Öte yandan İlhan Cihaner CHP içinden bir siyasetçi olarak işin doğrusunu BirGün’de söyleyip duruyor: “Devr-i sabık yaratmayacağız, yaklaşımıyla doğru bir gelecek inşa edilemez. Bir yandan haklı olarak ‘militan’ söylemi ile eleştiri getirip diğer yandan Kadir Topbaş güzellemeleri ile yapılamaz bu eleştiri. Provokasyon, inançlara saldırı, terörist gibi kavramlara da cepheden karşı çıkmak gerek. Nitekim Gara katliamı sonrası çekingen olsa bile eleştirel tutum iktidarın ayarlarını bozmuştur.”
Kısacası, muhalefet sarhoşluğundan kurtulmak ve “yaşasın anketlerle iktidara geliyoruz!” demekle yetinmemek için, önce ayık olmak lazım. Ayık olmak burada, milliyetçilik, İslamcılık, liberallik falan filan gibi esrikleştiricilerden uzak durmak demektir.
Bağımsız bir gazete olarak amacımız, insanlara hakikati ulaştırarak ülkede gerçek bir demokrasi ve özgürlük ortamının yeşermesine katkı sunmak. Bu nedenle abonelikten elde ettiğimiz geliri, daha iyi bir gazeteciliği hayata geçirmek, okurlarımızın daha nitelikli ve güvenilir bir zemin üzerinden bilgiyle buluşmasını sağlamak için kullanıyoruz. Çünkü banka hesabını şişirmek zorunda olduğumuz bir patronumuz yok; iyi ki de yok.
Bundan sonra da yolumuza aynı sorumluluk bilinciyle devam edeceğiz.
Bu yolculukta bize katılmak ve bir gün habersiz kalmamak için
Bugün BirGün’e Abone Ol.
BirGün; seninle güçlü, seninle özgür!
BirGün’e Destek Ol
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.